(Caption: Unsplash/RHSupplies)

Türkiye’deki ekonomik kriz ilaç fiyatlarına da yansırken, doğum kontrol hapları ve korunmasız olarak girilen cinsel ilişki sonucu gebeliğin önlenmesi için kullanılan “ertesi gün hapları” da ülkedeki birçok kadın için erişilemez hale geldi. 

Ertesi gün hapının 2023 yılı başında 90 TL olan fiyatı Ağustos ayında 416 liraya yükselirken, doğum kontrol haplarının ortalama fiyatı da aynı süreçte 34 liradan 270 liraya çıktı. Inside Turkey’e konuşan toplum sağlığı uzmanları, ekonomik ve siyasi sebeplerin Türkiye’de kadınların doğum kontrol yöntemlerine erişimini kısıtladığı ve bu durumun uzun vadede kadın sağlığına yönelik risk teşkil edebileceği yorumunda bulundu.

İzmir Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Mübeccel İlhan sağlık çalışanlarına şiddeti kınayan bir eylemde basın açıklaması yapıyor. (Fotoğraf: Taylan Yıldız)

Türkiye’deki ilaç fiyatları, Sağlık Bakanlığı’nın rayiciyle Türk Lirası’nın Euro karşısındaki değerine göre belirleniyor. Uzun süredir eczacılar tarafından, belirlenen kur değerini düşük tuttuğu için eleştirilen Sağlık Bakanlığı, TL’nin yaşadığı değer kaybı sebebiyle son dönemde ilaç fiyatlarında beş kez düzenlemeye gitmek zorunda kaldı.

Eczacılar yapılan zamlara rağmen hala bazı ilaçlara erişimde sorun yaşadıklarını söylese de, fiyat artışları özellikle dar gelirli vatandaşların ilaç ve sağlık ürünlerine erişimini zorlaştırıyor. Inside Turkey’nin konuştuğu, İzmir’in beş farklı semtinde dükkanı bulunan eczacılar, ertesi gün hapı satışlarında son aylarda yaklaşık yüzde 80’lik düşüş gördüklerini söylüyor. 

İzmir’in düşük gelirli Gümüşpala Mahallesi’ndeki bir eczanenin çalışanlarının verdiği bilgiye göre de, geçen Aralık ayında 28 adet satılan ertesi gün hapının Temmuz ayındaki satışı yalnızca beş adetle sınırlı kalmış.  

Düşük ve orta gelirli ülkelerde doğum kontrol ve gebelik önleyici yöntemlere yönelik fon sağlayan Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu’nun (UNFPA) politikalarındaki değişikliklerin de, Türkiye’de bu ürünlere erişimin zorlaşmasında etkisi var. 

Türkiye’deki kadınlar, UNFPA’nın 2019 yılına kadar sağladığı fon sayesinde prezervatif, doğum kontrol hapı, aylık [gebelik önleyici] iğneler ve spiral gibi yöntemlere aile hekimliklerinde ücretsiz olarak erişebiliyordu. Ancak UNFPA, Türkiye’nin üreme hızının düşmesiyle ülkeye fon akışını keserek, üreme hızı artan Afrika ülkelerine yöneldi. 

Inside Turkey’e konuşan İzmir Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Mübeccel İlhan, UNFPA fonunun kesilmesinin ardından yaşanan sorunun, devletin “bu konuya ilişkin inisiyatif almaması” olduğunu savunuyor. 

“[Devlet] hiçbir şey yapmadı, adeta görmezden geldi,” diyen İlhan, bu tutumun da kadınların gebelik önleyici ürünlere ücretsiz erişememesiyle sonuçlandığını söylüyor. 

Gebelik önleyici ürünlere erişimin kısıtlanmasını, “AKP hükümetinin muhafazakar politikalarının bir parçası” olarak yorumlayan İlhan, ülkede fiilen devam eden ‘kürtaj yasağının’ da “kadın bedeni üzerinden yürütülen politikalar”dan biri olduğunu ekliyor. 

Büşra Muratdağı başvurduğu aile hekimliğinde kendisine yalnızca, evli olmak şartıyla, aylık iğne seçeneğinin sunulduğunu belirtti. (Fotoğraf: Bilge Ünbal)

Türkiye’de yaygın olan muhafazakar toplumsal önyargılar, kadınların gebelik önleyici ürünler konusunda bilgiye erişimini de kısıtlayabiliyor. 

Inside Turkey’e konuşan 20 yaşındaki İzmir sakini Büşra Muratdağı, gebelik önleyici ürün talebi ile İzmir’in Günaltay Mahallesi’ndeki aile hekimliğine başvurduğunda sağlık çalışanlarının ısrarlı sorularıyla karşılaştığını anlatıyor.

Çalışanlardan, ellerinde yalnızca aylık iğne bulunduğu ve iğnenin de evlilik şartı ile uygulandığı bilgisini alan Muratdağı, ailesiyle birlikte yaşaması sebebiyle bir mahremiyet kaygısı da yaşamış:

“Ailemle birlikte bu mahallede yaşıyorum. Böyle bir konu için aile hekimliğine giderken, tabii ki çekinceler yaşıyorum. Ertesin gün annem ya da babam bu merkeze geldiğinde benimle ilgili konuşabilirler mi?”

İzmir Tabip Odası Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Komisyonu üyelerinden biri, kamu çalışanı olması sebebiyle ismini vermek istemese de Inside Turkey’e yaptığı yorumda, cinselliğin Türkiye’de “konuşulmaması gereken bir ‘ayıp’ olarak yansıtılması”nın yarattığı sıkıntılara dikkat çekiyor. 

Halk sağlığı uzmanı olarak çalışan Doktor Z.’ye göre, AKP’nin 2002’de açıkladığı Sağlıkta Dönüşüm Programı kapsamında uygulanan reformlar da gebelik önleyici yöntemlere erişimi kısıtlıyor. 

Program kapsamında birçok Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Merkezi kapatılırken bu kurumların görevleri de aile hekimliklerine aktarılmıştı. Bu değişiklikler sebebiyle “Birinci basamak sağlık örgütlenmesindeki bilinçlendirme kültürünün de kaybolduğu”nu savunan Z.,  “Eskiden gençler bir sağlık kurumuna girdiği zaman danışmanlık alabilir ya da en basitinden bir broşüre ulaşır, bir afiş görebilirdi. Artık bu ortadan kalktı” diyor.

Pandemi sırasında kapatılmasından sonra yerini aile hekimliği alan bir Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Merkezi. (Kaynak: Google Maps)

Aile hekimliklerinde doktorlara hasta başına ödeme yapıldığını, bunun da iş yükünü artırması sebebiyle kadınların her istediklerine hekimlere ulaşamamasıyla sonuçlandığını kaydeden halk sağlığı uzmanı, bu durumun birçok kadın için “bu ürünleri eczaneden para ile almak ya da alamamak” anlamına geldiğini söylüyor.

Inside Turkey’e konuşan İzmir’deki çeşitli eczanelerden çalışanlar, birçok kadının gebelik önleyici ürünleri doktora danışmadan talep ettiklerini belirtirken, ürünlerin talep edilme sıklığının da eczanelerin bulunduğu semtlerin gelir düzeyine bağlı olarak değişkenlik gösterdiğini aktardı.

Örneğin düşük gelirli Gümüşpala semtindeki eczanenin çalışanları, gebelik önleyici ürünlerin fiyatını öğrendikten sonra kadınların sıklıkla vazgeçtiğini söylerken bir kilometreden daha az mesafedeki Karşıyaka semtindeki eczanenin çalışanları kadınların çoğu zaman bu ürünleri marka ismiyle talep ettiklerini ve fiyatına bakmadan satın aldıklarını anlatıyor.

Ekonomik krizin derinleşmesi ile kadınların ilk gözden çıkarılanlar arasında yer alacağını söyleyen Z. ise bu durumun devam etmesi halinde istenmeyen gebeliklerin ve anne-bebek ölümlerinin de artabileceğine dikkat çekiyor:

“Kadınlar ücretsiz olarak gidip ilaç yazdırabilmeli, kadın hijyen ürünlerinden alınan KDV kaldırılmalı, okullarda gençlere cinsellikle ilgili eğitimler verilmeli.”