Koronavirüs’ün artan tehdidi karşısında Türkiye’deki mülteci ve göçmenlerin sağlık hizmetlerine erişimi asgari düzeyde.
Kriz, Ankara’nın şubat ayında Avrupa Birliği’ne Batı sınırlarını açma kararı almasının ardından derinleşti; binlerce kişinin Yunanistan’a gitme isteği yeni bir toplu göçe neden oldu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’nin Suriye’deki askeri gücüne daha büyük bir destek almazsa Avrupa Birliği ile sınır kapılarını açarak 2016 anlaşmasını bozacağını duyurmasının ardından birkaç bin göçmen Edirne’deki Yunanistan sınırına ulaştı. Çok azı karşıya geçmeyi başarsa da çoğu sınırın Türkiye tarafında yeterli su, yemek, ısınma, barınma ve sağlık hizmeti olmaksızın haftalarca kampta yaşamaya terk edildi.

İlerleyen pandemiyle mücadele kapsamında açıklanan 18 Mart tedbirlerinden sonra dahi Edirne’deki bekleyiş sürdü. Mülteci Hakları Merkezi’ne göre 21 Mart’ta sınırın yakınlarında yaklaşık 3000 ila 5000 kişi hâlâ mahsurdu.
Göçmenler üzerine çalışan İstanbul Özyeğin Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Deniz Şenol Sert mart ayının ortasında bu kampları ziyaret etti. Sert, kamptaki göçmenlerin fiziksel mesafe kurallarına uyabilecek durumda olmadığını; fakat birçoğunun kötü yaşam koşulları nedeniyle Covid-19 enfeksiyonundan ciddi boyutta etkilenebilecek riskte olduğunu belirtiyor. Sert, bir kadının medikal klinikten ziyade bir barakaya benzeyen alandaki hastanede doğum yaptığına şahit olduğunu sözlerine ekliyor.
İstanbul merkezli göçmen hakları organizasyonu Tarlabaşı Dayanışma, Twitter’da gıda ve temizlik gereçlerine kısıtlı erişim imkânları olması nedeniyle yakın çevremizdeki en savunmasız grubun göçmenler olduğunu not düşüyor.
Organizasyon, “Dünyayı saran pandemi yeni bir eşitsizlik yarattı,” diye belirtiyor.
Yakın zamanda halagazeteciyiz.net‘de yayınlanan Edirne ile ilgili bir rapordaysa Muhammed Salih isimli bir göçmen gazeteci Seda Taşkın’a ailesinin günde yarım somun ekmek, su ve bisküviyle günü geçirdiğini anlatmıştı.
Salih, “Burada herkes Koronavirüs’e yakalanmaktan korkuyor, hasta olmak istemiyoruz. İnsanlara evde kalmaları söyleniyor. Ama evsizler nerede kalacak?” diyor.

Mart ayının sonunda Yunanistan polisiyle uzun süren çekişmenin ardından Türkiye, göçmenleri Edirne bölgesinden çekmeye başladı.
Tarlabaşı Dayanışma üyesi Yasir Bodur 27 Mart’a kadar sınırda kimsenin kalmadığını belirtiyor. Grubunun iletişim kurabildiği göçmenlerin 14 günlük karantina için Türkiye’nin dört bir yanındaki şehirlere gönderildiğini ekliyor. Bu göçmenler daha sonra ya mülteci olarak kayıt yaptırdıkları illere dönmüşler ya da Yunanistan’ın Lesvos adasına kaçak yol bulmak için Ege Denizi’ne bırakılmışlar. Bazı raporlara göre bazı gruplar da İstanbul’un merkezine bırakılmış.
Bodur, mültecilerin karantina süresince gıda ve temizlik sorunu yaşamadıklarını söylediklerini; fakat sonrasında Avrupa’ya gitme umuduyla her şeylerini sattıkları şehirlerine dönmek zorunda kaldıklarını belirtiyor.
Sert’e göre yaklaşık 12.000 kişi herhangi bir sağlık kontrolünden geçirilmeden nüfusa geri karıştı.
Sert, “Birkaç otobüste ateş kontrolü yapıldığını gösteren bazı haberler vardı ama bu, fotoğraf verilmek için oluşturulmuş bir fırsattan ibaretti,” diyor ve hükümetin göçmenlere barınma sağlaması gerektiğini, bu işi STK’lara bırakmaması gerektiğini sözlerine ekliyor.

Sert, Inside Turkey’e göçmenlerin çoğunun sağlık hizmetine ulaşmakta zorluk yaşadığını belirtiyor. Edirne sınırında sıkışmış kalabalığın çoğunu oluşturan Afgan mültecilerin fiilen hiçbir doktor erişimi yok. Suriyeli mültecilere ise iç savaştan kaçan mültecilere yönelik muameleyi düzenleyen 2014 yılı Geçici Koruma Yönetmeliği tarafından korundukları için biraz daha iyi davranılmış.
Mülteci olarak kaydını yaptırmayan göçmenler ise içlerinde işi en zor olanlar. Gazete Duvar’da yakın zamanda yayınlanan bir habere göre bu kişilerin Covid-19 belirtileri nedeniyle bile olsa doktora gitme istekleri reddediliyor.
“Edirne’de bulunmuş bir göçmenin Koronavirüs testi pozitif çıkarsa yabancılara karşı ırkçılığın artmasından korkuyorum,” diyor Sert. Hâlen ne Türkiye İçişleri Bakanlığı ne de göçmen yönetimi departmanları pandemi süresince mültecilerin ve sığınmacıların sağlık hizmetlerine nasıl ulaşabileceğine dair bir açıklama yapmadı.
Bodur’a göre göçmenlerin çoğu Türkiye’nin hastalıkla mücadele çalışmalarının dışında bırakıldı. Bodur, organizasyonunun yetkililerden hiçbir bilgi almayan, salgınla ilgili gelişmeleri sosyal medyadan ve haber kuruluşlarından takip etmeye çalışan 3500 civarında göçmen ile irtibatta olduğunu söylüyor. Ve ekliyor:
“Bu göçmenlerin büyük bir kısmı kayıt dışı; bu da onları herhangi bir resmi kurumun bulmasını imkânsız kılıyor.” Denizaşırı elçilikler de çoğunlukla yardımcı olmaya yanaşmadı.
Bodur, “Fas tek istisnaydı. Faslı 104 göçmene kalacak otel ayarladılar, yoksa evsiz kalacaklardı,” diyor.
Tarlabaşı Dayanışma, İstanbul’da bugüne kadar yaklaşık 6000 göçmene yardım dağıtmış. Her birinde bir çift eldiven, iki maske, antibakteriyel jel ve market alışverişi için kişi başı 50 lira olan yardım paketleri göçmenlere ulaştırılmış. Doktorlar, avukatlar ve insan hakları savunucuları ile birlikte çalışarak Fransızca, İngilizce, Arapça ve Farsça dillerinde bilgi broşürleri dağıtmışlar. Bu broşürler Koronavirüs’ün nasıl yayıldığını, ortak belirtilerin neler olduğunu ve insanların kendilerini nasıl koruması gerektiğini açıklıyor.
Bodur, İstanbul Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne giden aslen Sierra Leoneli bir göçmenin Covid-19 belirtisi şüphesiyle vefat ettiğini bildiklerini aktarıyor. Arkadaşları da aynı hastaneyi 9 Nisan’da nefes alma problemiyle ziyaret ettiklerini fakat ateş ve öksürük belirtileri olmadığı için eve yollandıklarını söylüyor. Bunun ardından Tarlabaşı Dayanışma çalışanları vefat eden kişinin 4 kişiyle birlikte yaşadığı yeri izole etmiş.
Devletin göçmenler için sağladığı konaklamalarda da sorunlar olabiliyor. İzmir Barosu’na bağlı bir göçmen destek grubuna göre İzmir’deki Harmandalı Geri Gönderme Merkezi’nde 30 göçmen ile bir çalışanın Covid-19 testi pozitif çıktı.
İzmir Valiliği, 15 Nisan’da, merkezde bir vakanın görüldüğünü onaylayan ifadesinde başka göçmenlerin de Covid-19 testinin pozitif çıkması üzerine merkezin gerektiği gibi izole edildiğini belirtti.
İzmir Barosu’ndan bir sözcüyse Inside Turkey’e bir odada çok sayıda insanın kaldığı merkezin kalabalık olduğunu, burada kalanların antibakteriyel temizlik ürünlerine ve kişisel koruma ekipmanlarına sahip olmadıklarını anlattı. Covid-19 semptomları gösterenler karantinaya alınmadı ve doktora gitme imkânları çok azdı. Sorulduğunda İzmir Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde çalışan bir personel Koronavirüs salgını başladığından beri kendilerine hiçbir belirti taşıyan göçmen bilgisi verilmediğini söyledi.