(Credit: Shutterstock)

Ceren Yıldız jinekoloğa ilk kez gittiğinde 19 yaşındaydı. Aktif cinsel hayatı olan genç bir kadın olarak bu tecrübenin hayatını değiştirecek bir travmaya dönüşeceğini öngörememişti.

Ceren Yıldız ilk jinekolog ziyaretinin hayatını değiştirecek bir travmaya neden olacağını tahmin etmiyordu. (Fotoğraf: Gözde Yel)

“Muayene esnasında doktor vajinama bakıp, ‘Rahmin alt üst olmuş, her tarafı mikrop içinde, kir içindesin,’ dedi. Kızlık zarı varken mikropları engellediğini ama şimdi her türlü cinsel hastalığa açık olduğunu söyledi. Ciddi bir hastalığım olduğunu düşünerek paniğe kapıldım,” diye aktarıyor Yıldız.

Ailesinin arkadaşı olan doktor kendisine bir ilaç yazmak veya seks yoluyla aktarılan hastalıklar konusunda bilgi vermek yerine annesini aramayı tercih etmiş.

“Eve gittiğimde annem ağlayarak beni karşıladı. Doktorum annemi arayarak ‘Kızınız bakire değil’ demiş. Annem çok öfkeliydi,” diye aktarıyor Yıldız.

Başka bir doktorda müteakip muayene Yıldız’ın herhangi bir sağlık sorunu olmadığını gösterse de zarar verilmişti bir kere.

“Bunun bir psikolojik şiddet olduğunu bilsem de sonuçları yıllar sürdü. Çok uzun süre her seks yaptığımda hasta olacağımı düşündüm,” diyor Yıldız.

Türkiye’de kadınlar tıbbi muayene esnasında çoğu zaman yargılanmanın ve ayıplanmanın öznesi oluyor; özellikle devlet hastanelerindeki muhafazakâr hekimlerin karşısında. Bu doktorlar sıklıkla kadınların cinsel hayatlarını öğrenmek için medeni durumlarını soruyor ve cinsel geçmişlerini kabul etmekte veya üzerine konuşmakta zorlanıyor.

2012 yılında Türkiyeli akademisyenler Burcu Ertuna ve Ezgi Emre, kadınların benzer travmalarını ele alan Jinekolojik Şiddet isimli çalışmalarını yayınladılar.

Peşi peşine anlatılan hikâyeler sağlık profesyonellerinin ön yargıları ve geleneksel toplum normlarıyla şekillenmiş davranışları yüzünden yaşanan yargılanmayı ve küçük düşürülmeyi tarif ediyor. Birçok kadın bu zorbalık nedeniyle tıbbi yardım veya cinsel sağlık hakkında bilgi almaktan kaçındığını iletiyor.

Cinselliği medeni duruma indirgeyen “Evli misin, bekâr mısın?” sorusuyla başlayan muayeneler, doktorların kadın bedeni hakkında doğrudan olmaktan imtina ettiği randevularda kadınların kişisel hayatları üzerine yargıda bulunmanın zemini oluşuyor.

30 yaşında, aktif seks hayatı olan, evlenmemiş bir kadın olarak Işgın Renkligül, doktorunun evli olup olmadığını sorması üzerine kendisini fazlasıyla yargılanmış hissettiği için cinsel partneri olduğunu inkâr ederek vajinal muayeneyi reddettiğini aktarıyor.

Işgın Renkligül, jinekologların kadınlara medeni durumlarını sormak yerine aktif bir cinsel hayatları olup olmadığını sormaları gerektiğini söylüyor. (Fotoğraf: Gözde Yel)

“Bu soru yanlış,” diyor Renkligül ve ekliyor, “Cinsel olarak aktif olup olmadığınızı sormak yerine evli olup olmadığınızı sormaları utanacak bir şey varmış gibi hissetmenize yol açıyor.”

En kötü tecrübeleri devlet hastanelerinde yaşadığını aktarıyor Renkligül.

“Evli olmadığımı söyler söylemez yargılayıcı bakışlara veya yorumlara maruz kaldım,” diyor ve doktorların seks hayatıyla ilgili konuşurken veya cinsel sağlıkla ilgili bilgi verirken rahatsız olduklarını ekliyor. “Beni yargıladığını hissettiğim biriyle nasıl rahat olabilirim ki? Muayene odasına girdiğimde beklediğim tek şey saygı görmek.”

Türkiye anayasası cinsiyet ayrımcılığını yasaklasa da uygulamada muhafazakâr gelenekler ve iktidar partisi AKP’nin dini âdetleri öne çıkıyor.

Örneğin Türkiye’de kürtaj yasal olmasına rağmen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2012 yılında yaptığı bir konuşmada kürtajın “cinayet” olduğunu söyledi. O günden sonra ülkenin birçok devlet hastanesinde kürtaj operasyonlarına fiili bir yasak geldi.

“Kadın bedeniyle ilgili konuların hükümet sorunu gibi ele alındığı bir ülkede doktorların yargılayıcı olmaları kaçınılmaz,” diyor Renkligül.

Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi üyesi Dr. Selma Güngör, doktorları tarafından bu muameleye maruz kalan hastaların şikâyet formu doldurarak soruşturma açılmasını talep edebileceklerini belirtiyor.

Selma Güngör bu tavırla karşılaşan hastaları şikâyet formu doldurmaya ve soruşturma talep etmeye davet ediyor. (Fotoğraf: Selma Güngör’ün kişisel albümü)

Güngör “Doktorlar hastalarını ahlaki olarak yargılayamaz,” diyor ve tüm ırk, din, sosyal statü ve cinsel yönelimden insanın korunmasının Türk Tabipler Birliği meslek etiği kurallarında yer aldığını ekliyor. “Bu çeşit bir davranış hasta ile kurulan güven ilişkisine zarar verir.”

Kadın doğum uzmanı-jinekolog Gülnihal Bülbül jinekolojik şiddet probleminin farkında olduğunu söylüyor ve hastalarını ayıplayan doktorların tıp etiğinin dışına çıktıklarını belirtiyor.

Dr. Gülnihal Bülbül, Türkiye’de jinekolojik şiddet sorununun farkında. (Fotoğraf: Gözde Yel)

“Bazı doktorlar evlenmeden önce seks yapmanın yanlış olduğuna dair muhafazakâr bir görüşe sahip olabilir, fakat tıpta kendi değerlerinizi başkalarına empoze etmezsiniz,” diyor ve ekliyor,”Bir doktor ön yargılı ve suçlayıcı davranışlar sergilerse birincil ‘zarar vermeme’ prensibini ihlal eder. Ne yazık ki hastalarını yargılayan ve küçümseyen meslektaşlarımız var.”

Bülbül muhafazakâr kesimlerde görev yapan birçok doktorun yoğun bir baskı altında olduklarını, çok az kaynakla çok fazla sayıda hastayla ilgilendiklerini söylüyor. Bazılarının muhafazakâr kadın hastalarına doğrudan seks hayatlarını sorarak onları gücendirmekten korktuklarını ve muayene esnasında nasıl soru soracaklarını bilemediklerini aktarıyor. Bülbül, doktorların kibarlıkla dinleyerek hastalarını ve yaşam tarzlarını anlamaları gerektiğini belirtiyor.

Doktorlarının zorbalığına maruz kalan hastaların konuyla ilgili konuşmalarının faydasının olduğunu söylüyor Bülbül: “Değişim bu vakalar gün yüzüne çıktıkça başlayacak. Kadınlar dürüstlükle seslerini duyurmalı.”