Türkiye’de yaşayan bir gay olan MM, kendisini “kötü bir Müslüman” olarak tanımlıyor.
Eşcinselliğin onun için doğduğundan bu yana geçemediği bir sınav olduğunu söylüyor. Eşcinseller İslam dünyasını kışkırtan sloganlar kullandıkları için 2015’te hükümetin onur yürüyüşlerini yasaklama kararını da destekliyor.
Yalnızca isminin baş harfleri ile anılmak isteyen MM, Türkiye’de giderek daha zor koşullar altında yaşayan LGBTİ topluluğunun haklarına destek bulmak için beklenmedik bir yere yönelmiş: İktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ve onun dindar lideri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan.
Topluluğun daha iyi koşullarda yaşaması için çalışan AK LGBT grubunun kurulmasına yardımcı olan MM, amaçlarını “ülkesinin bayrağını, vatanını ve milletini seven eşcinseller de olduğunu göstermek” şeklinde özetliyor.
Geçtiğimiz yıllarda Erdoğan LGBTİ eylemleri üzerindeki baskısını arttırdı. 2013 ve 2014 yıllarında on binlerce kişinin katıldığı İstanbul Onur Yürüyüşü, güvenlik ve ahlak gerekçeleri ile yasaklandı. AKP aynı zamanda başkent Ankara’daki her türlü LGBTİ aktivitelerini de “toplumsal hassasiyetleri” gerekçe göstererek yasakladı, fakat bu karar bu yıl içerisinde mahkemeler tarafından iptal edildi.
Türkiye’deki resmi dini kurumlar, gay topluluğu üyelerinin tedavi görmesi gerektiğini ve eşcinsel ilişkilerin doğa dışı ve gayrimeşru olduğunu söyleyerek, LGBTİ karşıtı duruşunu koruyor.
Topluluğa karşı tüm bu düşmanlıklara rağmen, kimi LGBTİ Müslümanlar AKP’yi, Erdoğan’ı ve dindar milliyetçilik mesajını desteklemeye devam ediyor.
MM, “AK LGBT’yi politik iktidar ile birlikte daha görünür olmak için” kurduklarını söylüyor. Grupları AKP’nin Maltepe’deki 2014 mitinginde gökkuşağı bayrağını dalgalandırmış fakat maddi sıkıntılar sebebiyle kapanmak zorunda kalmıştı.
Her ne kadar hem partinin resmi kurumları ve LGBTİ topluluğundaki arkadaşları tarafından dışlansalar da MM ve diğer AK LGBT destekçileri topluluğun daha fazla hak kazanabilmesi için tek yolun bu olduğunu savunuyor. Fakat bunun sonuçları ağır olabiliyor.
Çağla Akalın, 36 yaşındaki TV sunucusu, köşe yazarı, model ve şarkıcı bir trans kadın, “AK Parti’ye olan desteğim yüzünden işimden oldum,” diyor. “Birçok konferanstan çıkarıldım, politik görüşlerim yüzünden filmlerim iptal edildi. Bundan hiçbir çıkarım yok fakat doğru olduğuna inandığım şekilde yaşamaya devam ediyorum.”
2013 Miss Queen Trans Güzellik Yarışması birincisi ve sanayi şehri Adana’lı Akalın, polisin trans bireylere rutin olarak şiddet uyguladığı 1990’lara kıyasla, devletin LGBTİ bireylere karşı tavrının iyileştiğini savunuyor.
Polisin 12 yıl boyunca onur yürüyüşlerini koruduğunu fakat Müslümanların kutsal ayı Ramazan’da gerçekleşen onur yürüyüşünde eylemcilerin çıplaklık gibi “provokatif” hareketleri yüzünden bunun değiştiğini söylüyor.
“Kimse temel haklarını çıplaklıkla talep edemez. Ramazan’da yaşananlar için kimse özür dilemedi. Bu yüzden de bu yasakları hakettik,” diyor.
Akalın, Türkiye’deki ana akım LGBTİ kurumlarının Erdoğan’a muhalif oldukları için yabancı kurumlardan finansal destek aldıklarını öne sürüyor.
Madam Marika sahne adını kullanan “drag queen” Nedim Uzun, AKP iktidara gelmeden önce sıkça şiddete maruz kaldıklarını söylüyor ve AKP’nin LGBTİ’ler için birçok iyileştirmeyi getirdiğine katılıyor. 58 yaşındaki eski İngilizce öğretmeni, bu yıl gerçekleşen İstanbul büyükşehir belediye başkanlığı seçimlerinde Binali Yıldırım’a oy verdiğini söylüyor.
“Korkunç şeyler yaşadım. Bu yüzden de Tayyip Erdoğan ‘din ve inanç’ dediğinde buna tutundum ve namaz kılmaya başladım. Din ve inanç adına eşcinselleri dışlamaya çalışanlara rağmen toplantılara katıldık,” diyor.
Uzun’un bir trans kadın arkadaşı Sümeyye hükümetin ayrımcılığa maruz kalan LGBTİ bireyler için daha fazla iş imkânı yaratmasını umduğunu söylüyor ve onur yürüyüşünün yasaklanmasının suçunu hükümeti tahrik eden eylemcilere yüklüyor.
25 yaşındaki Sümeyye, ismini çok sevdiğini söylediği Cumhurbaşkanının kızını onurlandırmak için seçtiğini söylüyor.
“Geçmişte çok daha zordu. İstanbul’u görüyorsunuz, bir şey söylemeye gerek yok. Şimdi sokakta kimse bize saldırmadan yürüyebiliyoruz. Polis bizi koruyor,” diyor.
Diğerleri, bu algıyı AKP iktidarının erken dönemlerinde Avrupa Birliği üyeliği sürecinde gerçekleşen bir dizi insan hakları temelli inisiyatif ile Türkiye yasalarının Avrupa Birliği’ne uyumlu hâle getirilmesinin sonuçlarının yarattığını söylüyor. Bu süreç LGBTİ aktivistleri için faydalı oldu. Fakat, 2004 yılında bile AKP ayrımcılık karşıtı yasalardan cinsel yönelimin çıkartılması için mücadele etti.
İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası Komitesi’nde çalışan aktivist Oğul Can, eşcinselliğin artık Ankara’nın geleneksel batılı ittifaklarından uzaklaşan yeni “Türklük” kimliği tanımının dışında bırakıldığını söylüyor.
“İktidarlarının ilk yıllarında AB üyelik süreci masadaydı, bizler Batı’ya daha yakındık, insan hakları temelli insiyatifler vardı ve AK Parti demokrat olduğunu iddia ediyordu. Onur haftasını doğru politikalar ve uygun sözlerle yıllarca yönettiler,” diyor ve ekliyor, “Ama artık koşullar değişti.”